Malatya Mutfak Kültürü İnanmalar - Rüyada üzüm görmenin gözyaşı döküleceğine, şeker görmenin tatlılık meydana
getireceğine inanılır. - Kazan dibini sıyırıp yiyenin nişanlısının güzel olacağına inanılır. - Çocuğu olmayan kadınların alıç kökünü kaynatıp içmeleri çocuk sahibi
olacaklarına inanılır. - Sofra duasından sonra “Kaygusuz Lokması” adı ile bir lokma daha yemenin
sevap olduğuna inanılır. - Koyunların döl mevsiminde eve et getirilirse hayvanların döl tutmayacağına
inanılır. - Ölü evinde yemek pişirilecekse sadece bulgur pilavı yapılır. Başka yemek
yapılırsa tez zamanda aynı evden bir ölünün daha çıkacağına inanılır. - Damızlık yoğurt mayası her evden alınmaz. Koyunların yavrulama döneminde
yoğurt mayası verilirse hayvanların sütünün azalacağına ya da hayvanın öleceğine
inanılır. - Emzikli kadınların sütü bebeği beslemeye yetmediğinde, anne sabahleyin
köyün çobanına “sütünün çoğalması” niyetini tutarak bir ekmek verir. Kırlarda
çobanın azık torbası içinde dolaştırılan ekmek akşamleyin çobandan geri alınarak
yenilir. Bu uygulamaya, sütü yaylıma (otlatmaya) çıkarma denir. - Gün aştığı zaman yoğurt damızlığı verilmez “Kırklı davara göz değer”
derler. - Gün aştıktan sonra evden tuz, süt, yoğurt ve ateş verilmez. Verilirse evin
düzeninin bozulacağına inanılır. - Gündüz birinin yanında bir şey yenilir de yanındakine verilmezse o kişinin
nefsinin yılan kılığında yiyenin rüyasına gireceğine inanılır. - Hamur mayası bir komşuya verilirken ekmeğe sarılarak verilir. “Maya
kefensiz alınmaz, kefensiz verilmez” denir. Ödünç ekmek verilirken ekmeği veren saymadan verir. Alan sayarak alır,
sayarak teslim eder. Ödünç veren verirken de, geri alırken de saymaz. Sayarsa
gözü ekmeğinde kalmış olacağından günah işlediğine inanılır. - Yanık ekmek yiyen kişi bekarsa evleneceği kimsenin kara kaşlı ve kara gözlü
olacağına inanılır. - Yaşlı kadının pişirdiği yemekten yiyenin başı ve dişinin ağrımayacağına
inanılır. - Köylerde ekmek yapılırken, tesadüfen oraya gelenlere “ocaktan geçenlerin
payı ve yedirenin bitirenin hayrına” diyerekten “Fatmana ısıcağı” verme adeti
görülür. Yörede, ekmeğin piştiği sıradaki adı “Fatmana Isıcağı”dır. - Ekmek pişirirken ilkin küçük bir parça pişirilip hayvanlara yedirilir. - İlk pişen ekmeği yiyenin eşinin öleceğine inanılır. Bu inanç sebebiyle ilk
pişen ekmek o anda isteyene verilmez. - Ocağın üstüne “Bismillah” denmeden yemek konulmaz. - Ekmek yapılan ya da yemek pişirilen ocağın külü sıcak sıcak alınıp
dökülmez. Dökülürse uğursuzluk ve kıtlık olacağına inanılır. - Tuzun ateşe atılması iyi sayılmaz. - Yemek pişirilen ocakta yanan ocağa su serpilirse kuraklık ve kıtlık
olacağına, ölülerin bile yıkanmasına su bulunamayacağına inanılır. - Bulgur ya da yağın başına gidildiğinde “Bismillah” denilerek alınırsa
şeytanın uzaklaşacağına ve bereketin artacağına inanılır. - Hamile kadına “karamıh” denilen böğürtlen yedirilmez. Yedirildiği takdirde
böğürtlen yiyen kadın elini vücudunun neresine değdirirse çocuğunda da orasında
böğürtlen izinin olacağına inanılır. - Hamile kadına doğacak çocuğun balık gibi oynak olmasını engellemek için
balık yedirilmez. - Yanık ekmek yiyenin cesur olacağına inanıldığından, kurttan korkmaması için
çobanlara yanık ekmek yedirilir. - Suyu kana kana içmenin iyilik getirmeyeceğine inanılır. - Aleviler tarafından, Muharrem ayında su içilmez. Su yerine ayran ve hoşaf
içilir. - Yine Aleviler tarafından, Muharrem ayında et yenilmez. - Koç katımının ardından gelen ve Tataruşağı köyünde “Beme Dönemi” denilen,
koyunların yavrulamasına bir ay kala olan devrede komşular birbirinden
“damızlık” için maya alıp vermezler. Bu işlem yapıldığı zaman koyunların
yavrularını düşüreceği ve ölü doğum yapacaklarına inanılır. - Küçük bebeklere kekeç olur, konuşamaz diye yumurta yedirilmez. Bu inanç
şimdi önemini tamamen yitirmiştir. - Yeni gelinler evin büyükleri ile birlikte sofraya oturmaz. - Ekmeğin sofradan alınıp da dizin üstünde yenmesi günahtır. (Günahkar
insanlara ekmeği dizinin üzerinde denir). - Yiyeceklerin üzerine basılmaz ve oturulmaz. Bilerek bir yiyeceğin üzerine
basılır ya da oturulursa uğursuzluk olacağına inanılır. - Sofranın üzerinden atlanılmaz. Atlandığı zaman sofra bereketinin gideceğine
inanılır. - Elma ve üzüm cennet meyvesi sayıldığından bolca yenmesi sevaptır. - Yemek pişirilen ocağa pislik dökülmesi günahtır. - Kesilen tırnağın yemek pişirilen ocağa atılması günahtır. - Bulgur kaynatılırken kazanın içine bir miktar çörek otu atılırsa şeytanın
uzaklaşacağına ve bulgurun bereketinin çok olacağına inanırlar. - Gelin kapıdan içeri girdikten sonra doğruca evin kilerine götürülüp bulgur
küpü ve yağ küleğine dokundurulursa evde bolluk ve bereket olacağına inanılır.
- Sofra bezini ayak altına silkeleyenin gözlerinin kör olacağına inanırlar.
Sofra bezi kuşların ya da tavukların uğrayabileceği yere silkelenir. - Hamur pişerken sıçrarsa misafir geleceğine inanılır. - Yemek yendikten sonra sağ el sofranın kenarına değdirilip “Allah bin
bereket versin, sofra dolu olsun” denir. - Ocağın kutsallığına inanılarak her zaman temiz tutulmaya çalışılır. - Un kokusu kuşlara gitsin diye ateşe silkelenir. - Misafir mutlaka sofranın baş tarafına oturtulur. - Ocağın içine un serpilmez. - Ateşe su serpilmez, ocağın ateşi kendi külüyle söndürülür. - Ateşe işenmez. - Keven dikeni hâneye nazar değmemesi için evin ön cephesine asılır. - Darende İlçesi Irmaklı Köyü’nde “Anahtarlı Tas” adı verilen kapla ince
hastalıklı (verem) kadının yıkanması halinde şifa bulacağına inanılır. - Sofrada yemek yerken ağzı yanana “Niye gözlerinden yaş dökülüyor?” diye
sorulur. O da “Gurbetteki kardeşim vb. aklıma geldi de ondan” der. - Artan yemekler, kırıntılar dışarıya, duvar kenarlarına “kurtkuş payı” olsun
diye silkelenir. - Gelin eve indirilirken kaynanası tarafından gelinin başı üzerine, çerez ve
buğday karışımı evin bereketinin artması için serpilir. - Hızır Haftası’nda evin un çuvalının üzerine bir parça kömbe konulur. Eğer
Hızır uğrarsa kömbeyi alır ve elini una basarmış diye inanılır. Böyle olduğu
takdirde evin bereketinin tükenmeyeceği düşünülür. - Hızır Haftası’nda evde bulunan un çuvalı (harar)nın içindeki unun üzerine
el ile bastırılır. Eğer Hızır uğrarsa el izini siler denilerek bereketin
tükenmeyeceğine inanılır. - Hızır kömbesi yapılırken, dilimin birinin içerisine mavi boncuk veya kömür
parçası konulur. O dilim kime rastlarsa onun o yıl şanslı olacağına inanılır.
- Yemek esnasında sinide pilav varsa, pilavın tepesi dağıtılmadan yenilmesine
dikkat edilir. “Pilavın tepesini dağıtanın başı bozulur” denir. - Sofrada baba büyük oğlunu sağ tarafına oturtur. - Su ilkin küçüğe verilir. “Su küçüğün, sofra büyüğündür” denir. - Sofraya kaşık çarpılmaz. Sofraya kaşık çarpılırsa meleklerin kaçacağına
inanılır. Yenen yemeğin bereketi olmaz. - Sofra bezine ayak basılmaz. Sofra bezi toplandıktan sonra yukarılarda bir
yere katlanıp konulur. - Sofra yerde bekletilmez. Yemek yendikten hemen sonra kaldırılır.
Kaldırılmazsa, “Muhtara çağırın ki sofrayı kaldıra” denilerek tarizde bulunulur.
- Sofrada bir misafir varsa kalkarken, “Allah ziyade etsin, yerini doldursun”
der. - Davarların döl mevsimi soğan, biber, sarımsak, tuz ve turşu gibi acılı
yiyecekler ödünç verilmez ve istenmez. Döl mevsimi dışında ödünç alınıp verilir.
- Ağız sütü dağıtan komşuya tuz verilir. Ağız sütü dağıtan da mutlaka tuz
alır. Almazsa sütün kesileceğine ve yavrunun öleceğine inanılır. - Rüyada o evden ölmüş bir kişinin yemek istediği görülürse hemen yemek
yapılıp evin dışındakilere dağıtılır, ev halkı bu yemekten yemez. - Perşembe günleri ateşe çiğ yağ atılarak “ocaktan geçmişlerin payı olsun”
denilir. - Damızlık isteyene damızlık ekşimesin diye bir bardak da tuz verilir. - Soğan kabuğunu ateşe atmak, cinleri çağırmak demektir. - Komşulara tuz vermek, evin tadını vermektedir. - Saçta ekmek pişiren kadınlar su içtiklerinde biraz da saca dökerler. Bu
hareket ruhunun olmasıyla ilgili bir inanmadır. - Komşulara hamur mayası vermek iyi sayılmaz. - Bebek kırk gününü doldurmuşsa eve et getirildiğinde et bebeğe gösterilir.
- Elmanın kabuğunu koparmadan elmayı soyanların kısmeti iyi olur. - Nazar değdiğine inanılan kişilerin üzerinden tuz çevrilir.
|