Bireysel, Toplumsal, Dinsel ve Büyüsel Gelenekler (Bayat ( Afyon ) İlçesi Halkının Yaşayan Gelenekleri) - Mehmet AYDIN

I. Uluslararası Atatürk ve Türk Halk Kültürü Sempozyumu Bildirileri

Bireysel, Toplumsal, Dinsel ve Büyüsel Gelenekler (Bayat ( Afyon ) İlçesi Halkının Yaşayan Gelenekleri)

Mehmet AYDIN ( Türkiye )

I-ÖLÜ AŞI VERMEK

Bir toplumun dili ve gelenekleri, o toplumun etnik yapısını da belirler. Bayat (Afyon) ilçesi halkı, Türkmen kökenlidir. Varlıklarının ilk kökenleri Oğuzlar'a ve Göktürkler'e değin uzanmaktadır. Ölü Aşı, tüm Türkler'de köklü bir gelenektir. Bu gelenek, tarih boyuncu Bayat halkında da sürüp gelmektedir.

Bayat'ta bir kimse öldüğü zaman, cenazeye bütün akrabalar ve tanıdıklar katılır. Arkadan, ilk akşamdan başlayarak başlangıçta üç gün, yedinci ve kırkıncı akşamları da birer gün olmak üzere Ölü Aşı verilir.

Temelde Ölü Aşı yemeğini cenaze sahibi düzenlerse de, hısım ve akrabalar da yemeğe katkıda bulunurlar. Ölü evinde sofralar kurulup toplu yemekler yenir. Ölünün sağlığındaki yaptığı işler ve iyilikleri dile getirilir. Geride kalanlara sağlıklar dilenip avutucu güzel sözler söylenir. En sonunda Kur'an okunup dualar edilir. Görevlerin tamamlanmasıyla herkes evlerine dağılır.

II- SUYA, EKMEĞE VE KAĞIDA SAYGI

Bayat halkı için su, ekmek ve kağıt çok kutsal nesnelerdir. Pınar ve kuyu kazdıranla çeşme yaptırana herkes bütün gücüyle yardıma koşar. Su yolları çalışmalarında halkın genci ve yaşlısı, seferber olup gönüllü bir biçimde bedenen çalışırlar. Bir iyilik karşısında "Su gibi aziz olasın, ömrün sular gibi uzun olsun..." tarzında dilekler söylenir.

Sokakta bulunan bir ekmek kırıntısı ile kâğıt parçası, ayak altından kaldırılıp kırıntılar kurtların-kuşların yiyeceği bir yere kâğıtlar da duvar kovuklarına konur.

III- ÜRÜN DAĞITIMI

Bağ, bahçe, bostan bozulduktan ve harman kaldırıldıktan sonra yakın dostlara ve yoksul kimselere üründen armağanlar verilir. Buna "Çeç Üstü" denir. Ortaya çıkan üründe ise gören gözün hakkı olduğu kabul edilir.

IV- OĞUZ AŞI VERMEK

Mayıs ayının ilk günlerinde bir gün, kırdaki bir yatırın çevresine gidilip, orada kurban kesilerek topluca yemekler yenir. Bu gelenek, Hıdırellez etkinliğinden bağımsız, atalardan kalma bir Oğuz töresidir. Ne yazık ki bu töre, günümüzde artık değerini yitirmiş durumdadır.

V- AY VE GÜNEŞ TUTULMASINDA YAPILANLAR

Ay ya da güneş tutulduğunda, onları kurtarmak için sürekli tabanca ve tüfekler atılır. Tenekeler çalınıp, tahta ve ağaçlara sopalarla vurularak yoğun sesler çıkarılır. Böylece, onların kurtulduğuna inanılır.

VI- FERFENE VE SIRA GEZMELER

Kış geceleri, erkekler odalarda ya da belli evlerde toplanarak, ferfene düzenlerler. Harcamalar, ortaklaşa olarak yapılır. Toplanılan yerde helvalar ve pişmaniyeler oluşturulurken, aralarında söyleşiler yapılıp öyküler anlatılır.

Öğrenciler ise ders çalışmak ve oyunlar oynamak amacıyla haftada bir kez, evlerde sıra gezerler. Sırası gelen her aile, çocuğunun arkadaşlarına yemekler, tatlılar ve çerezler çıkarır.

VII- SÜREK AVI

Bayat'taki avcılarla, onların gönüllü yardımcıları kış aylarında keklik, tavşan, kurt ve yaban domuzlarının sürek avına çıkarlar. Özellikle kurt ve yaban domuzu vurmak, avcılara büyük saygınlık sağlar. Ayrıca kurt ve yaban domuzunun derileri bir sırığa takılarak, sokaklarda dolaştırılır.

VIII- CİRİT OYUNU GELENEĞİ

Bayat'ta düğün, şölen ve bayramlarda cirit oyununa büyük önem verilir. Bu, çağlar boyu sürüp gelen bir ata sporudur.

Cirit oyununa başlamadan önce atların kuyrukları düğümlenir. Sonra biniciler, atların üstünde cirit alanına gelince büyük bir coşku ortalığı kaplar. Oyun başlar başlamaz ciritçiler, ilkin ellerindeki sopaları sektirip yeniden yakalamaya koyulurlar. Değnekleri yerden toplayıp ciritçilere veren bir de toplayıcı vardır.

Sopa, başka bir ciritçiye atılırken ona vurmak kastı gözetilmez. Değneği (sopayı) onun üstenden aşırtmak becerisi göstermek önemlidir. Bu arada kimi zaman değneğin yanlışlıkla biniciye isabet ettiği de olur. Oyunda at sürerek, çember çizerek, geriye dönüşler yaparak; çok ivmeli manevralara yer vermek büyük hüner sayılır. Ne yazık ki bu oyun da yavaş yavaş artık tarihe karışmak üzeredir.

IX- YAĞMUR DUASINA ÇIKMA

Özellikle ilkbahar aylarında uzun süre yağmur yağmaz ve kuraklık baş gösterirse, halk topluca yağmur duasına çıkar. Dere yataklarından yüzlerce kaçak çay taşları toplanır. İmamlar, herbir taşa belli dualar okuyarak, o taşlar bir torba içinde belirlenen kuru dereye gömülür. Daha sonra toplanan halk, birer sıralı saflara geçerek, öndeki imamın sesli bir biçimde söylediği duayı, topluca tekrar edip evlerine dağılır.

X- BİRTAKIM ANLAYIŞLARA DAYALI GELENEKLER

1) İlk gök gürlemesini duyan insanlar, sırtlarına taş alıp bir süre bekletirler

2) Öngünlerde (arefe günlerinde) çocuklar, bacalara sepet sarkıtarak katmer (bir türgözleme) toplarlar.

3) Bayılan bir kimsenin, çevresine daire çizilir. Böylece bayılanla dışardakiler birbirlerinden yalıtlanıp, gizli güçlerden korunmuş olurlar.

4) Ramazan aylarında her aile, ekonomik gücüne göre yemek şöleni verip dua okutur.

5) Aşure ayında kadınlar, komşularına ve akrabalarına "Alacaş (alaca aş)" dağıtırlar.

6) Uğursuz sayıldığı için, Salı günü yola çıkmak ve çamaşır yıkamak doğru değildir.

7) Bir erkeğin çişini ayakta yapması ayıptır.

8) Tek ağaç, blok tek kaya ve su kaynakları tekin değildir.

9) Uğursuzluk getirdiğine inanıldığı için geceleyin tırnak kesilmez

10) Geceleri yıldız kayması, dünyadan bir insanın yaşamını yitirdiği anlamına gelir

11) Tanrı'dan ilenç alan kara karganın, Ağustos ayında boğazı delindiği için boğazından su geçemez, anlayışı vardır. İşte bu yüzden de onlar yazın hep acı acı öterlermiş.

12) Ana rahminde gündüz döllenen çocuğa, "Gündüzleme" adı verilir. Böyle bir çocuğun aileye ve topluma yararlı olmayacağı inancı egemendir.

13) Tutaraklı (saralı) kimselerin ruhlarının cinlerce tutulduğuna inanılır. Bunun için şamanlık töresini sürdüren "Tutmacılar"a başvururlar. Onlar da kurşun dökerek, hastayı sıvazlayarak ya da garip sesler çıkararak tutaraklıyı kurtarmaya çalışırlar.

14) Kimi tekin olmaya ulu ağaçlarla birtakım yatırlara bez ve çaputlar bağlanır.

15) İçinde ateş yanan ocağa (şömineye) asla su dökülmez. Ocaktaki ateşin suyla söndürülmesi, o evin ilerde yok alacağı anlamını taşır.

16) Her konuk, konuklandığı eve dokuz nasiple gelir; onu ancak birisini yiyerek gidermiş. Sekizini ise ev sahibine bırakırmış.





 
Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 3120 kez gösterilmiştir.